
Seyahat Yazarı Kamil Biroğlu
Akdeniz kıyısında, Fransa ile İtalya arasında büyüleyici bir ülke var: Monako. Sadece 2 kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en küçük ikinci ülkesi olsa da, sunduğu deneyim her anlamda büyük. Monte Carlo’daki efsanevi kumarhane, Formula 1 pistinin şehir sokaklarında yankılanan motor sesleri, gösterişli yat limanları ve lüks otelleriyle Monako, ihtişamın ve zarafetin başkenti. Sokaklarından her an bir Ferrari ya da Rolls-Royce çıkabilir; burası lüksün adeta günlük hayatla iç içe geçtiği bir yer.
Ama aynı zamanda, dar sokakları, deniz manzaralı terasları ve tarihi Prenslik Sarayı’yla sakin bir ruhu da içinde barındırıyor. Kayalık bir coğrafyaya kurulu olan şehirde, yokuşlar arasında yolculuğu kolaylaştıran asansörler de günlük ulaşımın bir parçası. Vergisiz yaşam tarzı, temizliği ve güvenliğiyle milyarderlerin favori durağı olan Monako, turistik rotalarda ayrıcalıklı bir yer tutuyor. Üstelik yürüyerek her yere ulaşabileceğiniz kadar kompakt.
Monako’yu günübirlik ya da kısa bir kaçamakla keşfetmek isteyenler için en özel durakları bir araya getirdiğimiz unutulmaz bir güne çıkıyoruz!
1. Sainte-Dévote Şapeli
Monako’nun en kutsal yapılarından biri olan Sainte-Dévote Şapeli, küçük ama etkileyici atmosferiyle öne çıkıyor. Adını, Monako’nun koruyucu azizesi olan ve 4. yüzyılda şehit edilen Sainte-Dévote’tan alıyor. Gotik ve Romanesk unsurlar taşıyan mimarisi, beyaz cephesi ve zarif çan kulesiyle dikkat çekiyor. Akşam saatlerinde aydınlatıldığında ise oldukça etkileyici bir görüntü sunuyor. Ayrıca, Monako Prens ailesi için de manevi değeri büyük; düğünlerde gelin buketleri bu şapele bırakılıyor.
2. Casino Meydanı
Monte Carlo’nun tam kalbindeki Casino Meydanı, Monako’nun en canlı ve simgesel noktalarından biri. Ortadaki Anish Kapoor’un tasarladığı, devasa Sky Mirror adlı modern sanat eseri ve hemen arkasındaki ihtişamlı Monte Carlo Kumarhanesi ile ziyaretçileri büyülüyor. Etrafında Hôtel de Paris ve Café de Paris gibi lüks mekânlar sıralanmış durumda. Burada oturup bir kahve içmek ve trafiği izlemek bile başlı başına keyifli bir deneyim. Meydan aynı zamanda Monako Grand Prix’sinin önemli virajlarından biri. Yarış haftası geldiğinde ortam tam bir festival alanına dönüşüyor. Formula 1 tutkunu olmasanız bile bu meydanda zaman geçirmek, Monako ruhunu hissetmenin en iyi yollarından biri.
3. Monte Carlo Kumarhanesi
Monte Carlo Kumarhanesi sadece bir oyun mekânı değil, adeta başlı başına bir sanat eseri. 1863 yılında açılan yapı, Paris’teki ünlü Opera Garnier’nin de mimarı olan Charles Garnier tarafından tasarlanmış. Altın varaklı duvarları, freskli tavanları ve görkemli avizeleriyle iç mekânı büyüleyici. Kumarhane, Monako vatandaşlarına kapalı; sadece turistler ve diğer ülke vatandaşları belirli kurallar dâhilinde girebiliyor. Akşam saatlerinde resmi kıyafet zorunluluğu var; ceket öneriliyor, spor ayakkabı ve şortla girilemiyor. Ana salonlara giriş ücretli, özel salonlar içinse ekstra ödeme yapmak gerekiyor. Kumar oynamasanız bile bu tarihi yapıyı görmek Monako gezisinin olmazsa olmazlarından biri.
4. Opéra de Monte-Carlo
Monte Carlo Kumarhanesi’nin hemen yanında yer alan Opéra de Monte-Carlo, zarafet ve sanatın buluştuğu özel bir mekân. 1879 yılında Charles Garnier tarafından inşa edilen bu yapı, geçmişte Caruso, Callas ve Melba gibi dev isimlere sahne olmuş. İçerisi tavan freskleri, avizeler ve altın süslemelerle etkileyici bir görünüme sahip. Salona adım attığınızda kendinizi eski bir film sahnesinde hissediyorsunuz. Gösteri olmasa bile dışarıdan görmek bile değerli. Sanata ilginiz varsa, bir temsil denk getirip burayı içeriden deneyimlemek unutulmaz olabilir.
5. Champions Promenade
Monako’da futbol efsanelerinin ayak izlerinin sergilendiği bir yürüyüş yolu olduğunu biliyor musunuz? Monte Carlo’da, Opera binasının hemen arkasında, denize bakan sahil boyunca uzanan Champions Promenade, futbol tarihine iz bırakmış 120’den fazla oyuncunun onurlandırıldığı özel bir alan. Aralarında Diego Maradona, Ronaldinho, Cristiano Ronaldo, Totti, Drogba ve Roberto Baggio gibi efsane isimlerin bronz ayak izleri bulunuyor. Bu alan yalnızca “Golden Foot” ödülünü kazananları değil, futbol dünyasında iz bırakmış isimleri de kapsıyor. Denize karşı yürürken, bir anda Zidane, Figo ya da Hagi’nin ayak izlerine denk gelmek gerçekten unutulmaz bir an yaratıyor.
6. Formula 1 Monako Grand Prix
Monako Grand Prix’si, dar sokakları, keskin virajları ve göz alıcı atmosferiyle Formula 1’in en prestijli yarışlarından biri. 1929’dan beri düzenlenen yarışta geçiş yapmak neredeyse imkânsız olduğu için sıralama turları büyük önem taşıyor. Hairpin virajı ve meşhur tünel bölümü, pistin en dikkat çeken noktaları arasında. Burada 6 kez kazanan Ayrton Senna, yarışın efsanelerinden biri olarak anılıyor. Yarış haftasında şehir bir festival alanına dönüşüyor; ünlüler, milyarderler, kraliyet mensupları ve F1 tutkunları Monako’yu dolduruyor. Limandaki lüks yatlar adeta ikinci bir tribün görevi görüyor.
7. William Grover Anıtı
William Grover-Williams, 1929’daki ilk Monako Grand Prix’sini kazanarak tarihe geçmiş önemli bir isim. Efsanevi yeşil Bugatti 35B’siyle bu başarıya ulaşan Grover, aynı zamanda II. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ajanı olarak görev yaptı. Monako, hem yarışçılığı hem kahramanlığıyla anılan Grover adına bir anıt dikerek onu ölümsüzleştirdi. Bu anıt, Monte Carlo’daki yarış pistine yakın bir noktada bulunuyor.
8. Monako Limanı (Port Hercule)
Monako’nun kalbinde yer alan Port Hercule, göz kamaştıran lüks yatlarla dolu bir liman. Burada devasa yatların arasından geçerken adeta zenginliğin ve lüksün simgesini hissediyorsunuz. Liman çevresinde birçok şık restoran ve kafe bulunuyor; burası hem dinlenmek hem de deniz manzarasının tadını çıkarmak için ideal. Yaz aylarında düzenlenen yat festivalleri ve su sporları etkinlikleriyle liman çok hareketli oluyor.
9. Place d’Armes
Place d’Armes, La Condamine’in küçük ama oldukça hareketli meydanı. Burası, Monako-Ville (Le Rocher) bölgesine çıkan yolların başlangıç noktası olarak önemli bir kavşak. Eskiden askeri törenlere ev sahipliği yaparken şimdi kafeleri ve pazarlarıyla biliniyor. Yakınında bulunan Marché de la Condamine pazarında taze meyve, sebze ve yöresel ürünler satılıyor. Monako’ya özgü “barbajuan” adlı hamur işini burada denemek mümkün. Sabahları kahve içen yerel halkı görmek, akşamları ise sosyal hayatın içinde olmak için ideal.
10. Prens Sarayı (Palais Princier)
Monako Prens Sarayı, şehri tepeden izleyen heybetli bir yapı. Başlangıçta Ceneviz Cumhuriyeti tarafından bir kale olarak inşa edilen bu yapı, 1297’de Grimaldi ailesine geçmiş. O günden bu yana, Grimaldi Hanedanı’nın merkezi olarak varlığını sürdürüyor Sarayın önünde her gün saat 11.55’de düzenlenen nöbet değişim töreni, turistlerin en çok ilgisini çeken anlardan biri. Sarayda ayrıca ziyaretçilere açık bölümler ve bir müze bulunuyor. İç mekanlar, tarihî mobilyalar ve sanat koleksiyonlarıyla dolu. Sarayın etrafındaki dar sokaklar, Monako’nun eski kasaba dokusunu hissettiriyor.
11. Monako Katedrali (Saint Nicholas Katedrali)
Monako Katedrali, beyaz taşları ve klasik mimarisiyle şehrin en önemli dini yapılarından biri. 1875 yılında Romanesk-Bizans tarzında inşa edilen katedral, Prens II. Rainier ve Prenses Grace’in son dinlenme yeri olarak da biliniyor. İçeride etkileyici vitray pencereler ve sanat eserleri bulunuyor. Hafta sonları düzenlenen ayinler turistlerin de ilgisini çekiyor. Katedralin huzurlu atmosferi, Monako’nun tarihine ve kültürüne kısa bir yolculuk yapmanızı sağlıyor.
12. Monako Adalet Sarayı
Monako Adalet Sarayı, 1930 yılında yapılmış tarihi bir yapı. Gri kesme taş işçiliğiyle şehrin mimari dokusuna uyum sağlıyor. Burada Monako’nun hukuk ve yargı işleri yürütülüyor. Bina, şehrin klasik ve prestijli yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. İki büyük ön merdiveni, fotoğraf için oldukça uygun ve etkileyici. Adalet Sarayı, Monako’nun resmi yüzünü yansıtan önemli bir merkez.
13. Japon Bahçesi (Jardin Japonais)
Monako’nun sakin köşelerinden biri olan Japon Bahçesi, şehrin karmaşasından uzaklaşmak için ideal bir yer. 1816 yılında yapılan bu bahçe, Monako Katedrali ve Oşinografi Müzesi’nin yakınında, kayalık bir bölgede yer alıyor. Japon estetiğini ve doğa sevgisini yansıtan bu bahçe, küçük göletler, taş köprüler ve bonsai ağaçlarıyla dolu. Sessiz yürüyüş yolları, huzur arayanlar için birebir. Bahçede bir çay evi de bulunuyor; burada kısa bir mola verebilirsiniz.
14. Port de Fontvieille
Port de Fontvieille, Monako’nun en modern ve göz alıcı limanlarından biri. Fontvieille bölgesinde yer alan bu liman, 1970’lerde denizin doldurulmasıyla oluşturulmuş. Burada alışveriş merkezleri, oteller ve yeşil alanlar bir arada bulunuyor. Fontvieille Parkı, açık hava aktiviteleri için uygun geniş bir yeşil alan sunuyor. Ayrıca, Formula 1 pistinin bir kısmı bu bölgede yer alıyor.
15. Monako Stadı – II. Louis Stadyumu
II. Louis Stadyumu, Monako’nun en büyük spor kompleksi olarak Fontvieille bölgesinde yer alıyor. Yaklaşık 16.500 kişilik kapasitesiyle AS Monaco futbol takımının maçlarına ev sahipliği yapıyor. 1985 yılında açılan modern stadyum, şehrin önemli spor ve etkinlik merkezlerinden biri. Galatasaray’ın 2000’de UEFA Süper Kupa’yı kazandığı efsanevi maç burada oynandı. Sarı-kırmızılıların Real Madrid’i mağlup ettiği bu an, stadyumu özel kılan en önemli olaylardan biri. Futbolseverler için mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
16. Oceanographic Museum (Oşinografya Müzesi)
Deniz bilimleri alanında dünya çapında üne sahip olan Oceanographic Museum, Monako’nun en ilgi çekici müzelerinden biri. 1910 yılında Prens Albert I tarafından kurulmuş ve uçurum kenarına inşa edilmiş etkileyici bir yapı. Müze, zengin akvaryum koleksiyonları, deniz canlıları ve denizcilikle ilgili tarihi eserlerle dolu. Çocuklar ve yetişkinler için eğitici ve eğlenceli bir ziyaret sunuyor. Müzenin terasından Akdeniz manzarası da büyüleyici.
Monako’da geçirdiğimiz süre boyunca prensliğin lüks, tarih ve enerjisinin nasıl iç içe geçtiğini bizzat deneyimledik. Monte Carlo meydanının havasını yaşamak, kumarhaneye girip o atmosferi deneyimlemek, Cafe de Paris’te kahvemizi yudumlarken, önümüzden geçen lüks araçları izlemek, şehrin büyüsüne kapılmak için harika anlar sundu. Formula 1 yarışının efsanevi tünelinden ve hairpin virajından geçmek ise heyecanı doruğa çıkardı. Prenslik Sarayı’ndan Saint Nicholas Katedrali’ne, hareketli meydanlardan tarihi sokaklara kadar Monako’nun her köşesi dolu dolu bir deneyim sunuyor. Tüm bu yerleri, hem yürüyerek hem de şehir içi otobüslerle kolayca ulaşarak bir günde keşfetmeniz mümkün. Côte d’Azur’un en özel deneyimlerinden biri sizi burada bekliyor.
Monako Yeme İçme Önerileri
Cafe de Paris
Monako’nun en ikonik noktalarından biri olan Cafe de Paris, şık atmosferiyle kahve molaları için ideal. Burada, taptaze espresso veya cappuccino eşliğinde, hafif ve lezzetli tatlıların tadına bakabilirsiniz. Özellikle klasik Fransız tatlılarından profiterol ve taze meyveli tartlar, dinlenirken enerji toplamanız için mükemmel seçenekler sunuyor. Monte Carlo Meydanı’nın kalbinde yer alan Cafe de Paris, hemen yanı başındaki ünlü kumarhane ve Formula 1 pistinin heyecanını hissetmek için de ideal bir nokta; şehir hayatının tüm canlılığı burada yaşanıyor.
Pizza Mama
Sıcacık, taş fırında pişen pizzalarıyla ünlü Pizza Mama, Monako’nun hareketli La Condamine bölgesinde öğle yemekleri için harika bir seçenek. İnce hamuru ve taze malzemeleriyle Akdeniz esintilerini sofranıza taşıyor. Menüde pizzanın yanı sıra ev yapımı makarnalar da var; özellikle taze soslarla hazırlanan makarnalar, lezzetli ve doyurucu bir alternatif sunuyor. Mozzarella, fesleğen ve zeytinyağı gibi malzemelerle hazırlanan her tabak, doğal ve taze tatlar içeriyor.
San-Remo
San-Remo, Monako’nun kalbinde, Monako Katedrali’nin yakınlarında yer alan samimi bir dondurmacı. Taze ve doğal malzemelerle hazırlanan dondurmaları, sıcak Akdeniz günlerinde serinlemek için birebir. Meyveli ve klasik lezzet seçenekleriyle hem yerel halk hem de turistlerin favorisi.
Le Grill
Monako’nun en prestijli restoranlarından Le Grill, unutulmaz akşam yemekleri için mükemmel bir tercih. Deniz manzarası eşliğinde servis edilen taze deniz ürünleri ve kaliteli et çeşitleri, şefin özenle hazırladığı yaratıcı lezzetlerle buluşuyor. Zarif sunumlar ve seçkin şaraplar, şık ve sofistike bir yemek deneyimi yaşatıyor.




